28 Eylül 2010 Salı

uykusuz gecelerin yegane sebebi

-I-
bir gece kız aslında cevap beklemediği bir soru sorar:
-uyuyabiliyo musun geceleri?

cevap gelir:
-çok sert geldi bu

tarzlar belirlenir:
-en sevdiğimden
-bu daha sertti

tanım yapılır:
-sen beni duvara yaslayıp arkadan yapmadıkça sert sayılmaz.

dönülmeze girilir.

sıkıntı kaplar gecenin bir yarısında birbirini çeken bedenleri. konuşuluyordur ama söylenen tek şey vardır. nerde olacak, yarın olacak o kesin de, nerde çıplak kalabiliriz başbaşa, nerde alabilirsin beni içine. şanslılardır: kızın en yakın arkadaşı mükemmel bir insandır. şu köşede, saati şu anlaşılır, lojistik sorunlar çözülür, gündelik konuşmalara mı geçiliyor nedir, kızın ıslaklığı ve oğlanın ereksiyonu tam sakinleşiyorkan, oğlan keşke şimdi gelsen der. kız o an gelmek ister. yerlerinde duramazlar. hop en başa dönülür.

aradan çok zaman geçmiştir dilleri diğerinin vücudunda gezmeyeli. gülle gibi düşmüşlerdir yine akıllarına. kızın edepsizliğini, rahatlığını, kendine müthiş güvenini sever oğlan. oğlanın sertliğini, sessizliğini sever kız. bir tek yatakta sahip olabilirler birbirlerine. birbirlerine herşey için izin verirler. pornografiktir olay. burundan aşağısını hissetmeyecek kadar yorarlar birbirlerini. kalkamazlar bir müddet. ikisi de hem karşı tarafın ona yaptıklarına, hem de karşı tarafa yaptıklarından mutlu ve galiptir.


-II-
-yarın akşam benimle ...........oteli'nde kalır mısın?
-.................*yırtıcı bir sessizlik*
sorunun anlamını bilen ve evet diye bağıran sessizlik.

otelde kalamazlar. kızın mükemmel arkadaşının evine giderler yine. üstüne alır oğlan kızı. birbirlerini doldurup boşaltırlar yine. geceyi sabaha karıştırırlar, geceye sığamazlar. sessizdirler, fısıldayarak inlerler.burda yokken hiç beni düşünüp kendine dokundun mu diye sorar kız. düşündüm de bişe yapamadım der oğlan. uyuyamamıştır geceleri. bir tur daha dönerler. oğlan hasta oldu diye kız onu izler bütün gece. yorgundur da uyku tutmaz. sarılsalar da kız yatakta bırakır gider. yine.

ordan dostlara bağlanır kız, bir sürü güzel insanla, güzel bir haftasonu geçirir.

aynı yatakta yalnız uyanır daha sonra. koyar bu sefer. anlarki hep o sabahki gibi uyanmak ister.

14 Eylül 2010 Salı

eylül

boğum oldum sıkıldım bugün o gün diye.
çok daha kalleş günlere rağmen
bugün o günün ağlama duvarı
helal lokmaların haram gibi boğazdan geçmediği anlardan sonra
bir gömülüş vardı söyleyemeyişe
fransız ihtilali kopsada, yürek
dalganın ne zaman geleceğini bilemediğinden
açamadı kapılarını hapishanesinin
ve ateşe verdi yeri göğü
film şeridi yaşananlardan sonra
yere bakmamın sebebi boyun eğmek değil
gözlerimde geçen senenin eylülünü görürsün diye korkuyorum
hayaletlerinin her gece uykumu böldüğü
o eylülden beri,
gözlerin çölde bedevi gezen ruhumunun haramisi oldu diye korkuyorum
ve hayatın tarzı bu
aynı düşü düşündüğün kişiyi çıkarır da karşına
aynı oda da iki yabancı olursunuz
aynı şarkıyı söylersiniz de haberiniz olmaz
korkuyorum
bu eylülde de gidersin diye

1 Eylül 2010 Çarşamba

ölüm ani

insanın çok sevdiği birinin askere gitmesi çok zormuş diyodum geçtiğimiz haftalarda. meğer insanın çok sevdiği birinin babasını kaybetmesi çok daha zormuş.
29 ağustos akşamı bilmediğim bir sebepten uyuyamazken, sabaha karşı eski bir arkadaşımdan babasını kaybettiğini söyleyen bir mesaj aldım. babası son bir senedir hastaydı ve geçtiğimiz hafta da yoğun bakımdaydı, 30 ağustos' da da vefat etti. sabah uyanır uyanmaz anneme ikindi namazının saatini sordum ki şaşırdı kadın. faniliğimize ve ölümün bir haftadır yoğun bakımda yatan biri için bir nevi kurtuluş olmasına ağladım.

babasını kaybeden arkadaşımla çok uzun zamandır bir araya gelememiştik. sürekli abuk sabuk sebeplerden birbirimizi ekiyorduk o kadar görüşmek istediğimiz halde. babasının cenazesinde görüştük. ulan dedim hayat ne kadar kısa, hiç de öyle birbirimizi ekmek ve görüşmemek lüksümüz yok. kendisi de aynı şeyi düşünmüş, babamın cenazesinde bir araya gelebildik dedi. iyice üzüldüm. günler geçiyor, ertelemeye gelmiyor hiç bir şeyi. bu bi başlangıç olsun madem diye anlaştık.

3 gün tatilde genetrix memleketindeydi, ve benim aklım hep ondaydı, zaten sindirim sistemi problemleriyle uğraşmaktayım mütemadiyen, ve iti'nin aşık olduğu orospu çocuğunun evlendiğini öğrendim filan, bi de üzerine bu cenaze haberi mide bulantılarımı iyice arttırdı. hezeyandan hezeyana, bir sıkıntıdan diğerine tekme tokat yuvarlanmacalar.

normalde isyan eden değil, şükreden biriyimdir ve değiştiremeyeceğim şeyler için de dertlenmek gibi bir adetim yoktur, ve ölümü düşününce herşey boş tribine giriyoruz ama, yumurtaya can veren allahım artık güzel bir şeyler olmasının zamanı gelmedi mi?