29 Nisan 2010 Perşembe

rüyalar gerçek olsa

sevişmek istediğim erkekleri rüyamda görmekten nefret ederim. çünkü o rüya bütün gün aklımdan çıkmaz, ne zaman bir başkasıyla konuşmasam, kendi kendime kalsam kafada yeniden yaşanır. gitmez. kaşıntı yapar alt tarafta.
bugün enteresan olarak, gece rüyama giren erkeği bir anda karşımda buldum. benimle sevişmeye gelmiş sandım bir an. o da aynı rüyayı görmüş gibi. havadan sudan konuşurken bile kafamdan milyonlarca erotik şey geçti. henüz yaşanmayan sevişmenin yorgunluğu bile çöktü üzerime bir anda.
sevişmek istediğim erkekleri rüyamda görmekten nefret ediyorum ama rüyalarımın güzel yanı gerçekleşmeleridir. bu da en kısa zamanda gerçek olsun lütfen.

27 Nisan 2010 Salı

aynasına Allah'ı na baktın kendinin ve benim,
banane diyebilirsin gördüklerin için, hakkın var buna
sebep olduğun iç savaşı kahvaltıda ne yediğini unutur gibi unuttun
yaşananların nefesini tuttun
belki araya hasret girdi diye şiir oldun
şimdi sessizlik o sessizlik, gidiş o gidiş
tedavim orhan veli

19 Nisan 2010 Pazartesi

eski erkek arkadaş vol. 1 - ex and the city

(bir önceki yazıda yaşananlardan bir hafta önce..)

b: what happened to the good capricornette i love??
c: she died when she lost you
b: lost me?
c: yep
b: how could you lose me?
we are soul mates
c: no
we are only star crossed lovers
son dört yılımı bu diyalogdan daha iyi hiç bir şey özetleyemezdi.
seni kaybettiğini iyi biliyor bu kadın. sonra da kendini kaybettiğini. ve sen de onun ne kadar değiştiğini milyon kilometre öteden anlayabiliyorsun hala, garip.
bir an ruh ikiziyken, diğer bir an romeo ve juliet olabilmek büyük güç istiyor, bu değişkenlere dayanamadık zaten. aramızda saat farkıyla başlayan bir sürü zıt kutupluk vardı. onların tepesine çıkmak gerekliydi birbimize bakabilmek için.
benden nefret etmene sebep olabilecek şeyler yaptım, belki sen de yaptın, kendime ve sana karşı ikiyüzlü olmaya başlayınca benim için sıradan biri oldun. dünyanın en alışılagelmedik ilişkisi de sıradan bir ilişkiye dönüştü. büyük umutlarla uzaya fırlatılmak üzere inşa edilmiş, ama atmosferi bile geçemeden havaya uçan roket gibi olduk. bir sürü para ve emek çöpe gitti. sana aşık olmak bir salisemi bile almamışken, unutmak yüzyıllar sürecek bir mahkumiyet belliki. geçmişten bir parçaymışsın gibi hayal ediyorum seni artık, çünkü yapılabilecek başka bir şey yok.

18 Nisan 2010 Pazar

s'ex'

perşembe akşamı eski erkek arkadaşımla bir sene sonra sanal sex yaptım. canım soyunmak istedi.
napalım, her türlü boşalmak iyidir.

14 Nisan 2010 Çarşamba

S.B.S' YE (Seksüel Blog Saçmalatması) EK(ten çükten)

yahu şuraya seksle ilgili bir blog yazamadım yazmaya başladığımızdan beri. komşumuz ölür, eve hırsız girer, midem ağırır filan derken hayatın zevklerine vakit kalmadı ki. neyse sevgili genetrix, yapıştırıcam bi bılog konuyla ilgili dedim, sözümün eriyim:
blowjob: sevmek ya da sevmemek. işte bütün mesele bu. genetrix bıloğu postaladığında, okuduğum romanda karakterlerin bj hakkında kavga ettikleri bir bölümdeydim. kadın asla ve kata yapmak istemiyordu. adam da ısrarla sebebini öğrenmek istiyordu, 'bana istememen dışında mantıklı bir neden söyle' diyordu. kadın ise yapmak zorunda değilim diyordu basitçe. bj sevmeyen, yapmayan, tiksinen kadınları düşündüm. seksin misyoner pozisyonu harici diğer hallerinde de olduğu gibi, ağzına almak işi öyle herkese göre değildir. midesi kaldırmaz kiminin. ağzına alır, kusmak ister. ilk seferimi hatırlıyorum da, arkadaşın tepkisi şu olmuştu: bu ilk seferin olamaz. konuyla ilgili doğuştan gelen bir yeteneğim varmış meğer. severim. canım yapmak ister. yapmak istediğimi söylerim yapamıyosam o an. bir erkek sizi yaladığında nasıl zevk alıyorsanız, siz de onu ağzınıza aldığınızda o da zevkten başka boyuta geçiyor bunu bilin. benim gayet hoşuma gidiyor erkeğin zevk alması. kucağına oturun bir erkeğin, öperek aşağıya inin mesela. bir tarafı sertleşirken, diğer tarafları zevkten pelte kıvamına gelir. ama adamın çükünü koparmak için ağzınıza almayın, lazım olacak ona ve size. bir nevi 'french kiss' tir blowjob, dil yerine penis vardır ağzınızda. dilinizi kullanın, dişinizi değil. genetrix' in tao sex olayında bahsettiği 3 sığ 1 derini bj de de yapın. ondan sonra o erkek sizi her gördüğünde kan beynine değil organına gitti bitti.
Tada gelince; hiç bir erkeğin, 'iyi besleneyimdeee kadının ağzına boşaldığımdaa spermim lezzetli olsuuun Şenoool' diye düşünüp diyetisyenlere başvurma eylemine geçeceğini sanmıyorum. nerde onlarda o ince düşünce. ağzınıza mı boşaldı, tadını beğenirseniz, ya da çok sarhoşsanız, yutun. beğenmezseniz yutmayın la. önce bir ağzınıza almaya alışın bakalım. bu arada da iyi beslen deyin partnerizine. o zaman ağzıma gelebilirsin diyin. ahahaha işe yarar belki.

Yazıyı üstattan bir alıntıyla bitirmeç:

'I will not be judged by you or society. I will wear whatever—and blow whomever—I want as long as I can breathe and kneel!'
Samantha Jones, Sex and the City

13 Nisan 2010 Salı

Hırsız kişisine..

Hırsız kişisi,

Öncelikle acınası bir varlık olduğun gerçeğinin altını çizmek gerek. gündüzün ortasında, başka bir insanın evine girip, etrafı altüst edip, o kişilere ait eşyaları çalma cesaretine hayran olmakla beraber, keşke bu cesareti zavallı ömrünün başka bir alanında kullansaydın. bende sana bu kadar ana avrat dümdüz sövmez, bunun yerine türkiye seninle gurur duyuyor derdim belki. hayat seni bu hale getiren koşulları oluşturmuş olabilir, ama sonunda herşey bir tercih, ve sen bunu tercih etmişsen, sonuçlarına da en kısa zamanda katlanmanı diliyorum. seni polise, allaha vb kurumlara havale edebilirim, ama etmiyorum. herhangi bir kurumun önünde günah çıkarmanı değil, yaptığın şeyle yapayalnız kalmanı istiyorum. seni yıkan şey vicdanın olsun, belki o zaman eve geldiğinde kapıyı açık görünce yere yığılan annemin neler hissettiğini anlarsın.

12 Nisan 2010 Pazartesi

kopi peysti yeter

ahaha sanal alemde bir muhabbet çeviririz üç blog gücünde olur. sağol genetrix uğraştın kopi peyst yaptın koca diyaloğu.

11 Nisan 2010 Pazar

ölünün ardından notlar

dün gece ilk defa ceset gördüm. bundan bir ay önce yürüyen, işe giden, konuştuğum, ömrüm boyunca tanıdığım birinin ölü bedenini. bakmamaya bile çalıştım bir müddet, bu giriş cümlesini yazmamak için. bakınca farkettim ki uyuyan canlı birinden tek farkı, başındaki ağlayanlar ve çenesinin bağlı olması. tırnaklarımda dört farklı renk oje vardı, yeni aldığım ojelerden her birini bir tırnağıma sürmüştüm, ağlayanlar ve baş sağlığı dileyenler arasında çok sakil duruyordu belki. ama sonra düşündüm, benim dört parmağımda farklı renklerde oje olması ölüm kadar doğal ve hayatın bir parçasıydı. ve de bir vardık bir yoktuk işte.

bir gün bana ' sen başbakan olursun' demişti vefat eden zat, ben de gülmüştüm. hepimiz öleceğimize göre ne önemi var demek geliyor şu an içimden, ama yine de kendisini böyle bir lafla hatırlamak güzel. çok küçük yaşta evlendiği, hayatı pek çok açıdan zindan ettiği, hizmetlisi olarak gördüğü eşinin bile arkasından kahrolup ağlamaktan komaya girdiğini düşünürsek, ölünün ardından kötü konuşmak bana düşmez. insan ölüyor, kıyafetleri vs dağıtılıyor ve sanki bu dünyada varolmamış gibi, 7 uyuyanların hiç uyanmayan versiyonuna dönüşüyor ya, bu yazı o kişi öyle olmasın diye yazıldı. umarım bu dünyadan daha iyi bir yere gitmiştir.


8 Nisan 2010 Perşembe

neden her türlü boşaldık

başlangıçta ışık vardı. ve ben bir sabah güne sarah orne jewett' dan bir alıntı okuyarak başladım. ilk şiirimi de o gün yazdım. sonra genetrix onu bıloğuna koydu. ondan önce hayatımda böyle bir kavram yoktu. yani herşeyin sorumlusu kendisidir. bu cümleyi okuduktan sonra, benim olaylarda suçu başkasına atma becerime aşina olduğu için küfür de içeren hafif bir gülümse belirecektir yüzünde. anlayacağınız beni benden iyi tanır. ben de onu ondan iyi tanırım. bir sonraki değil üç sonraki adımını bilirim. yalnış anlamayın, birbirimizi şaşırttığımız da çok kereler meydana gelir, asıl cümbüş de ordan çıkar, olaylar böyle gelişir.

düşüncem o ki, hayat dediğimiz kümenin içerisinde, kümenin elemanı olmaya hak kazanan ne varsa, etkisiz elemanlar da dahil, bu bılogda incelenecektir. genetrix ve ben belden aşağıya her anlamda vurmaya bayıldığımız için, yazılar gençlere zararlı içerikte olacak, güdülere hitap edecektir. ve zaman zaman tamamen hayal ürünü olacaktır. kısacası 'coitus interruptus' ve 'eternal recurrence of the same events' ile ilgili yazılar bütünsüzlüğüdür bu. postmodern kadınlık hikayeleridir.

geçenlerde en iyi arkadaş no.2 şöyle bir laf etti: 'sürekli olanlardan bahsediyosun, ne hissettiğini hiç anlatmıyosun'. kim bilir belki burası ne hissettiğimi de anlattığım bir yer olur.

Her türlü boşalmak iyidir...

Evet, her türlü boşalmak iyidir. İstediğiniz gibi bağırın, istediğiniz gibi şarkılar söyleyin, istediğiniz gibi dans edin, istediğiniz gibi sevişin, istediğiniz gibi yapın her şeyi. İçiniz boşalsın, boşaltın içinizi, dökün tüm kurtlarınızı.

Bu blog çok yakın arkadaş olan iki kadının yazılarını içermektedir. Konu çoklarının aksine yalnızca seks ya da kadın erkek ilişkileri olmayacaktır. Ama geneli bu konular üzerinde odaklanabilir, onu henüz bilemem.

Bu kadınları biraz tanıtmak gerekirse,
Genetrix ve Capricornette üniversitenin daha ilk gününden beri kaynaşmış iki kadındır. Komik olduklarını düşünenler olduğu gibi, itici olduklarını düşünenler de mevcuttur. Bu kadınların bir araya geldiklerinde konuştukları şey genellikle sekstir.
Genetrix ve Capricornette farklı zamanlarda, paralel ilişkiler yaşamış; her kadın gibi dedikoduya bayılan kadınlardır. Onları kadınların genelinden ayıran en mühim özellik kişilerin yüzlerine haklarında düşündüklerini ya da arkalarından çevirdiklerini er ya da geç söylemeleridir.
Bu iki kadın erkeklerden hoşlanırlar, ama biseksüellik ruhlarında büyük yer kaplar. Henüz pratiğe dökmedilerse de teoride herkesin biraz homoseksüel olduğunu düşünürler. Edebiyat okumalarından sebep, alt metni görür, kimi zaman görmezden gelir, kimi zaman gördüklerini açıkça dile getirirler, bu sebeple de dobralıkları rahatsız edici boyutlara ulaşabilir.
Bu kadınların hayatta "her türlü boşalmak iyidir" den başka bir lafı daha vardır ki; o da "bir edebiyatçıdan daha kötü bir şey varsa, o da iki edebiyatçıdır" lafıdır.
Bu kadınların hayatlarına girmiş erkeklerin öykülerini, erkeklerle yaşadıkları öyküleri, henüz yaşamadıkları şeylerin yazıya dökülmüş biçimini görebileceğiniz bu blogdaki her şey uydurmaca, düzmece ya da tamamıyla gerçek olabilir. Ancak incitici olmamak adına takma adlarla bahsedilecektir kişiler. Kim bilir, belki de yaşadıkları bir kaç deneyimi değiştirip saptırarak, hiç olmamış şeyler ekleyerek de yazabilirler. Üzerinize alınmayın, şahsa ithaf en yazılmayacaklar.

Bu kadınlar hakkında bu kadar bilgi yeter şimdilik, zira kendileri anlatacaklar zaten ilerleyen zamanlarda...

Keyifli sevişmeler, güzel okumalar dilerim... :)