12 Ekim 2011 Çarşamba

ALDAT - ıl - MAK

Alka Seltzer kafasıyla yazıyorum bu satırları. Düşünmekten bir hal oldum günlerdir; o ilk hatayı nerede yaptık? Nerede gördüm o ilk ışığı kendimde?
Bir erkeği ilk aldatma kafasını nerede ve nasıl yaşadık?

Benim tarih öncesi zamandan beri sevgililerim olur. Olmuştur. Hep olacaktır. Kendimi bildim bileli sevgilim var diyemem; kendini bilmezin tekiyim zira; ama hep sevgililerim olur. Kendimi bilmeyi bekleseydim, çoktan kırklarında eve kedi köpek it enik ne varsa doldurmuş bakire kız kurularından olurdum.

Aile haricinde bir canlıyla iletişime girdiğim o ilk günden beri aşka yabış yabış yaşarım. İlkokuldan beridir de erkek arkadaş mefhumuna vakıfım. Ancak, tüm imkan ve şeraitlerde dahi, aldatıldım.

Aldatmanın ne olduğunu, nasıl bir hissiyat olduğunu filan o zamanlar, o mini mini bebe yaşlarda öğrendim. Aldatıldıkça acı çektim. Sahiplenmenin ve sahiplenilmenin yalanlığı ve karşı tarafın yılanlığı gözümde devleşti ve kendimi toplamakta çok büyük güçlük çektim. "Canım dedim canın çıksın dediler" gibi de değil. "Seni seviyorum ama"lar ; "Sensiz yaşayamam ama"lar; "Ama beni bırakma"lar; "Tamam söz yabmıcam bidaaa!"lar.... duyup duyup inanıp, yeniden oynayıp, yine yenildim, yine kırıldı kenarı yapıştırdığım kalbimin. Her seferinde aynı yerden kırıldı, artık yapıştırıcı filan da tutmaz oldu. Ben de uğraşmadım daha fazla; kırık bıraktım orasını.

Aldatılmanın bana yaşattığı tarifi imkansız kalp krizlerini atlatamadığımı anladığımda henüz çok erkendi. İntikam, merak, acı dindirme umudu gibi acınası sebeplerimle "ben de yapıcam ulan!" nidalarıyla çıktım sokağa. Aldattım. Rahatladım mı? Kısmen. Çok dürüstüm şu an. Cidden rahatlama hissettim. Harbi rahatladım lan. Garip bi rahatlama, ilginç bi huzur çöktü ruhuma.

Bu rahatlamayı intiğin am peşindesi izledi ve söyledim. Aldım karşıma söyledim. Yok lan, karşıma filan almadım; direk telefonda söyledim. Ne alıcam karşıma.
Bir de derler ki "beni karşına alıp soyleyemedin mi?" "O kadarına bile mi değmezdik?"
Güzel abicim, aldatmışım lan seni ben. Niye karşıma alıp da konuşmaya değer olasın? Olaydın aldatmazdık. Aldatmasaydın, aldatmazdım. Söyleyip, ayrılmazdım.

Kontratak aldatmanın verdiği garip hazzı ve aldatılmış olmanın acısını ne kadar azalttıgı ve ayrılıgı ne kadar kolaylastırdıgını gorunce bunu beni her aldatan sevgilime - ki bu her sevgilim olur - uyguladım.

Sonra bu yerleşti. Hayatta olmazsa olmazım oldu. Bana yapmayanı da - ya da şöyle diyelim daha doğru olur - yaptıgını yapmadıgını bilmedigimi de aldatır oldum. İstisnasız her erkek arkadaşımı aldattım ben.

Hala da aldatıyorum.

Bir ömür de aldatacağım.

Uğurlarında ölüp ölüp dirildiğimi, aşkımdan Leyla - Aslı ya da Şirin'den herhangi bir farkımın kalmadığını sanan canım sevgililerim herhangi bir gününde ilişkimizin akşam evlerinde rahat, mutlu, huzurlu uyurlarken ben bir başkasının koynunda olacağım. Merak etmesinler, müsterih olsunlar. Ya orada uyumam, ya boşalamam, ya sabah işe geç kalırım, ya bir bokluk kesin olur, bir cenabet iş işte benimkisi. İşin garibi artık pişmanlık veya vicdan da devreye girmiyor. Bunlar default özelliklerden kaldırılabiliyormuş, bunu öğrendim. Çok da güzel oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder