11 Nisan 2010 Pazar

ölünün ardından notlar

dün gece ilk defa ceset gördüm. bundan bir ay önce yürüyen, işe giden, konuştuğum, ömrüm boyunca tanıdığım birinin ölü bedenini. bakmamaya bile çalıştım bir müddet, bu giriş cümlesini yazmamak için. bakınca farkettim ki uyuyan canlı birinden tek farkı, başındaki ağlayanlar ve çenesinin bağlı olması. tırnaklarımda dört farklı renk oje vardı, yeni aldığım ojelerden her birini bir tırnağıma sürmüştüm, ağlayanlar ve baş sağlığı dileyenler arasında çok sakil duruyordu belki. ama sonra düşündüm, benim dört parmağımda farklı renklerde oje olması ölüm kadar doğal ve hayatın bir parçasıydı. ve de bir vardık bir yoktuk işte.

bir gün bana ' sen başbakan olursun' demişti vefat eden zat, ben de gülmüştüm. hepimiz öleceğimize göre ne önemi var demek geliyor şu an içimden, ama yine de kendisini böyle bir lafla hatırlamak güzel. çok küçük yaşta evlendiği, hayatı pek çok açıdan zindan ettiği, hizmetlisi olarak gördüğü eşinin bile arkasından kahrolup ağlamaktan komaya girdiğini düşünürsek, ölünün ardından kötü konuşmak bana düşmez. insan ölüyor, kıyafetleri vs dağıtılıyor ve sanki bu dünyada varolmamış gibi, 7 uyuyanların hiç uyanmayan versiyonuna dönüşüyor ya, bu yazı o kişi öyle olmasın diye yazıldı. umarım bu dünyadan daha iyi bir yere gitmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder